11 Şubat 2012 Cumartesi

Oyununuza kısa bir ara veriyoruz.

Halbuki insan duygusuzluğu bile alışıyor.mağdur,mağrur,kimsesiz, kalabalık.Hepsinin sonu kendine çıkan bir yol.Hepsinin sonu ölüm.
   Basamak basamak hayatlarımız.Dönüp arkamıza baktığımızda ne çok yol kat ettiğimizi yada olduğumuz yerde saydığımızı gördüğümüz koskoca bir merdiven.Sonu göklere sonu topraklara uzanan bir yolculuk.Yolda oyuncaklarımızın olduğu oyunlarımızın olduğu oyun arkadaşlarımızın olduğu koskoca bir döngü.Sevgilerin olduğu,zamanla kendisini yitirdiği,sevgi eşittir kin sevgi eşittir nefret sevgi eşittir yüksek dozda şizofreni mirasının bırakıldığı,çıkmaz sokaklarla dolu ömrümüz.Nasıl da fark etmemişim artık iki ile başlayan yaşlarımı yaşadığımı.Belki “18 yaşında mı?Ufakmış.” cümlesini kurana kadar yaşayıp gidiyormuşum ama bugün fark ettim hayat akıyor.Başı sonu olmayan bir boşluğu değil aksine başlangıcıyla birlikte bitiş tarihi atılmış bir ömrün piyonlarıyız.Yaşam dakikalar,günler,yıllar sonrasına ertelenemeyecek kadar ciddiyet gerektiren ve bir o kadar ciddiyetsizliğin mutluluk getirdiği,ironilerle dolu bir yol.
  Şimdi derin bir nefes almalı ve aldığımız nefesi hala alabildiğimiz için şükretmeliyiz.Sonra bir derin nefes daha alıp oyunu oynamaya devam etmeliyiz.Sıkıldığınız yerde bırakmayın sakın,tadını çıkartın,sonradan kaynaşmayın.Çünkü hepimiz biliriz ki;o zil her zaman oyunun  en tatlı yerinde çalar.Oyunlarınız hiç bitmesin,.Öteki tarafta ebedi zil çalınca görüşürüz.Şimdilik hoşçakalın.

2 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. söz uçar yazı kalır demişler ama bir zaman sonra bu yazdığın seni rahatsız edecek belkide yavaş yavaş ediyordur. bir şiir yazarsın; çok hevesli bir şekilde yazarsın, bitirirsin, süperdir ama ertesi gün beğenmezsin çok saçma gelir. her zaman böyle olur. gerçeği olduğu gibi ortaya koymak süslemekten daha etkileyicidir.

    YanıtlaSil